Pazartesi, Ekim 29

Yaşamın Ucuna Yolculuk






 Hayatın anlamı diye bişey yok , gerçekten yok ama hayatın sonu diye birşey var. Bütün yaşamını hayatın anlamını arama çabasına girmeden bir sona ulaşabilirsin belki.
Ama bu sondan daha tatlı ne olabilir ki gerçekten bi anlam yoksa ?

Hayatta gerçekten tek gerçek yan ölü yanını , yitip geçici yanını bilmek oldu hep. Çünkü yaşamın özlemini doyurabilecek tek bir olgu dahi yoktu , herşey geçiştirmelikti , bağımsızlığı vardı onun bu dünyaya karşı.

  Hayatlarımızın sürekli dayatmalardan ibaret olan sistemler örgüsüne , beklentilerine , aile yapılarının oluşturması gereken o örnek birey olma özelliği olan kişiye karşı çıktı. Aslında çıkmadı sadece öyle birisi olmak istemedi , çünkü bi anlamı yoktu , bi kazanımı yoktu , bi çağrışımı yoktu , gitmek istedi hep , sürekli...
Kaçmak istedi bu yaptırımlardan , duygusuzluklardan..


  Yaşamı boyunca yaşamın gelip geçiciliğindeki o tatsızlığı bilerek yaşamın ucuna 'giderek' yaşamak hayatı. 

Her bir gidiş , gidişin bittiği yere kadar...


'' Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. istediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki… Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı dendim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.''
                                                                                                                                                                                                       Yaşamın Ucuna Yolculuk - Tezer Özlü
'' Ondan bana ulaşan bir duygu var. Durgunluk diyebileceğim rahatlatıcı bir sevinç. Bunu belki de ben yaratıyorum ve onun kişiliğinde birleştiriyorum. O susarken , sigara içerken , bakarken , uyurken , severken , solurken. Sanki bunalımı bile rahatlatıcı. O varken yada yokken. Teninin bu denli güzelliği sonsuz durgunluktan kaynaklanıyor ve bana bu sonsuz yeryüzünden, yaşamdan ve ölümden daha da sonsuz geliyor. İşte bu duygu nedeniyle onunla olmalıyım , onsuz bile olsam. Diğer ilişkileri nasılsa ben sahneliyorum. İnsan , başka bir insanla yada herhangi bir olguyla arasındaki ilişkiyi biçimlendiremezse , bu ilişki yok demektir.  Biçimlendiremediğim bu durgunluk , rahatlatıcı durgunluk , sevindiren durgunluk belki de beni yenen tek duygu : Hem yaşayan , hem de ölü beni. 
Öfkesi durgun , huzursuzluğu durgun. Kendi içine doğru yaşıyor , kendi içine doğru seviyor. 
  Ve seviştiği anlarda suskuyla , hiçbir sözcük söylemeden , sözleri , kavramları aşan , silen , sakin soluklarla gücünü , duyurulması olanaksız sıkıntısını , konuşmamasındaki konuşmaları , suskunun sözlerini , derin iç dünyasını , henüz biçimlenmemiş düşüncelerini , durgun rahatlığı gerisindeki varoluşunu bana akıtıyor , bu duygu beni hem yaşatıyor , hemde bana ölümü mümkün kılıyor.''
                                                                                                                                                                           Yaşamın Ucuna Yolculuk - Tezer Özlü





Cumartesi, Ekim 20

Beklentisizlik


 Herhangi bir gündü. Gülüyordun , neşeliydin. Kalabalık hakimdi caddeye. Arkadaşın birşeyler anlatıyordu hareretli hareretli. Dikkatin ondaydı dinliyordun merakla. Katılıyordun ara sıra dediklerine. Yaşadığın o an sadece cümlelerdeydi.

 Yanında konuşan ses buğulandı ,dünya yavaşladı. Herşey çok ani gerçekleşmişti. Karşıdan herhangi biri herhangi bir şekilde gelmiyordu. O gelmek üzereydi. Önce emin olamadın , sonra olabilirmi dedin , şüphelerini topladın. Ve evet kesin oydu , anladın. Aniden içinde cız eden o duygu karmaşası boğazına gelerek közlenmiş şekilde nefesini daralttı. Yolunu değiştiricek oldun , düşüncelerini uygulamaya geçiremeden seni gördü.

 İstemiyordun ya gelirdi , görmek istemezdin ya görünürdü , aklın karışsın istemezdin ya karışırdı.
Bir sahneyle tüm yaşanılanlar hatırlanırdı , tekrarlanırdı , geçirilen 3 5 saniyelik zaman diliminde hayat tekrar tekrar yaşanırdı. Gözler donup kalırdı kaldırım taşlarında. Ayaklar sürüklenirdi adımlarınla. Vücudun yalpalanırken düşüncelerinde boğulurdun.
 Sonra sesler geri gelir , insan gürültüsü gerçekliğine kavuştururken benliğini. Yanından gelen seslere
bir cevap sıkıştırarak yok ederdin o an'ı. Ta ki akşamın sessizliği ile kendini dinleyecek zamanı bulana dek.

 Yüzleşirsin düşüncelerinle derinliklerinde. Sonunda ufacık umutlar bulursun.
Çoçukken koltuğun altına kaçıpta göz ucuyla bakıp erişemediğin o nesneler gibidir bu umutlar.
Her zaman en sevdiğin şeyler kaçarlar böle yerlere. Hep onunla birliktesindir ya , hep ona değer verir onunla oynarsın ya , o kırılıcak ona zarar gelecek diye ödün kopar ya ondan o gider o koltuğun altına...
Arada bir bakarsın onun orada olup olmayaşına. Bazen görünür o hala orada diyerek güçlendirirsin umutlarını sevinirsin , tatlı bir tebessüm oluşur yüzünde ama o kadardır işte .. o kadar..